MİNİK DOSTUM

30 Eylül 2012 Ölüm Yasasına Hayır Yürüyüşü

Meclisteki 5199 SK. değişiklik tasarısı neden geçmemeli?

 

Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik tasarısına karşı görüşlerimiz ve düşüncelerimiz

Basının, Kamuoyunun ve tüm yaşam hakkı savunucuları ile hayvan dostlarının dikkatine;

 

2004 yılından önce sadece insani ve merhamet duygularıyla ve tüm karşı duruşlarla çatışa çatışa korumaya çalıştığımız hayvanlar, bu yılda çıkan Hayvanları Koruma kanunu ile daha iyi korunacak diye düşünmüş ve dört elle sarılmıştık.

Anılan 5199 Sayılı Kanunun , “korumada yetersiz kalan” , işkenceyi, tecavüzle parçalanarak öldürülmeyi bile yeterli cezayla karşılayamayan, hayvanları yok eden diğer tüm kanun ve uygulamalara karşı son derece zayıf kalan bir kanun  olduğunu zaman içinde yaşadığımız korkunç toplu öldürmeler, zehirlemeler, işkencelere karşı çaresiz kala kala anladık.

Bu nedenle yıllar boyu iyileştirme ve aslında daha medeni bir toplum, daha insanca yaklaşım içeren düzenlemeler için çalışmalara başladık. Hayvanlar için yüzlerce insan ve kuruluş harekete geçti. Bütün bunlara karşılık  geçtiğimiz günlerde Meclise Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından sunulan değişiklik tasarısı hepimizi derin bir endişe içine soktu. Basına “tecavüze ceza geliyor” başlığıyla verilen haberin alt yazılarını bizler korku içinde ve bir anda gördük. İşte tasarıda söylenenler ve bizim yaşadıklarımızdan bilerek kesinlikle emin olduğumuz sonuçları aşağıdadır. Lütfen bu sese kulak verin. Çünkü Türkiye başta Sokak Köpekleri olmak üzere  binlerce hayvanın yok edileceği bir sürecin başlangıç noktasındadır. Avrupa’da sokaklarda hayvan yok cümlesinin peşinden gidecek, hiçbir şeyi düşünmeden Avrupa ne yaparsa onu yapacak pasif ve edilgen bir toplum olmadığımızı göstermek için böyle kötü bir noktaya gelmeseydik keşke.  Ama gerçek şu ki bu noktadayız:

 

Tasarının maddeleri üzerinden kısaca ve net olarak geçersek;

MADDE 1- 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (k) ve (o) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

 

“k) Hayvan bakımevi: Mahalli idareler ve sivil toplum kuruluşlarınca yapılan, işletilen veya yönetilen, sahipsiz hayvanların rehabilite edildiği ve sahiplenilinceye kadar bakıldığı tesisi,”

“o) Bakanlık: Orman ve Su İşleri Bakanlığını,

p) Sahipsiz hayvanlar doğal hayat parkı: Hayvan bakımevlerinde kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra kayıt altına alınan sahipsiz hayvanların, hayvan bakımevlerinde yeterli yer olmadığı takdirde sahiplendirilinceye kadar bakıldığı ve hayatlarını etolojik ihtiyaçlarına uygun olarak sürdürdükleri, mahalli idareler ve sivil toplum kuruluşlarınca yapılan ve/veya işletilen sahipsiz ve sokak hayvanı bakımevlerini,”

 

Görüldüğü gibi k  değiştirilen iki bentte “sahipsiz hayvanların rehabilite edildiği ve sahipleninceye kadar bakıldığı” cümlesi gerçekçi bir cümle değildir. Bu güne kadar da barınaklarda binlerce hayvandan sadece belki şansı olan on onbeş tanesi sahiplendirilebilmiştir. Sahiplenilmeyenler için kalıcı bir yerden söz edilmiyor. Eklenen (p) bendi geliyor burada.

Daha yerel belediyelerimizle sokak ortasında köpeklerimiz için bağırışlar içinde mücadele ettiğimiz günler sürerken, artık bunu kökten bitirip elimizi kolumuzu bağlayıp hayvanları alıp şehir dışı orman alanlarına gönderecek uygulama da budur. Mevcut doğal hayat parkları denilen yerlere sadece açlık ve ölüm girebilir. Yönetmeliklerle de güçlendirilecektir eminiz bu bent. Hayvanlar orada ne yaşıyor, ne ölüyor bilemeyeceğiz. Çünkü yaşadıklarımızdan bildiklerimiz bu uygulamaların kesinlikle ölümcül olduğudur. Hiçbir gerekçe bize aksini düşündürtemez.  Her kanun metninde ve herkesin dilinde olan o meşhur “etolojik ihtiyaçlar” tamamen ütopyadır. Kuru küflü ekmekle son nefesini veren binlercesini bizler yaşadık ve yaşıyoruz.

Bakanlık değişikliği ise bizler için  her zaman ne yazışmada, ne telefonda ne de ziyarette yetkili kişiyi bir türlü bulamamak, yetki karmaşası, ben değilim ötekiler cümlesinden ötesi değildir. Bu kadar açık yazıyorum çünkü artık son noktadayız ve çok canımız yanıyor.

 

 

MADDE 2- 5199 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde, dördüncü fıkrasında yer alan “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı” ibaresi “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” şeklinde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“İl ve ilçe merkezlerinde ev ve süs hayvanını sahiplenen veya ona bakan kişi, hayvanı barındırmak, hayvanın türüne ve üreme yöntemine uygun olan etolojik ihtiyaçlarını temin etmek, sağlığına dikkat etmek, insan ve hayvan sağlığına ve çevreye verebileceği zararları önleyici gerekli bütün tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu konularda ev ve süs hayvanı sahipleri gerekli eğitimi alır.”

“Meskende barındırılabilecek ev ve süs hayvanı tür ve sayısı, barındırılacak hayvanların etolojik ihtiyaçları, mekânsal şartlar ile çevre ve insan sağlığı göz önünde bulundurularak Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

 

Bu madde ise sahiplenmelerin getirdiği sorumlulukları belirliyor. Ev ve süs hayvanı tanımının da yasadan çıkarılması için mücadele ediyorduk, edeceğiz de. Süs hayvanı diye bir canlı olamaz.  Meskende barındırılacak hayvanların sayısı, türü ve mekansal şartlar YÖNETMELİK ile belirlenir cümlesi ise evlerdeki hayvanların peyderpey yok edileceğinin çok açık göstergesidir. Tıpkı özenilen Avrupa gibi herkesin evinde oyuncak niyetine bir tane süslü hayvan kalabilir demeye gelir bu. Bizim amacımız evimizde mobilya gibi hayvan tutmak değil, bizim gibi olmayan canlıların da yaşama hakkına sahip çıkmaktır. Her medeni ve normal insanın yapması gerektiği gibi. Bu yönetmelik çıktığı anda yıllardır süren “hayvan tahliye davaları” bir anda çözülerek hayvanların çoğu sokaklara, oralar da yasak olduğu için yaşam parklarına mı gidecek? Hayatını evde bir insanla paylaşan hayvanlar oralarda yaşabilecek mi? Kesinlikle imkansız.  Bu madde asla kabul edilemez. Sayı tür ve sınırlamalar egzotik hayvanlar, zehirli ve evcilleşmemiş olanlar için olmalıydı. Kültüre girmiş hayvanlara yapılan bu şeyin tek adı vardır ZULÜM. İnsanlar büyük infial içinde sofinin seçimine hazırlanmak zorunda mı?

 

MADDE 3- 5199 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde, üçüncü fıkrasında yer alan “Tarım ve Köyişleri Bakanlığı” ibaresi “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.”

“Sahipsiz hayvanları kısırlaştırma hizmeti, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yapılır veya yaptırılır. Belediyeler ve diğer kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan kısırlaştırma hizmetleri, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının koordinasyonu ve denetiminde yürütülür. Kısırlaştırma hizmeti ile ilgili usul ve esaslar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.

Mahalli idareler sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanları hayvan bakımevlerine götürmekle yükümlüdür. Bu hayvanların öncelikle hayvan bakımevlerinde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kaydedilen, rehabilite edilen, kısırlaştırılan ve aşılanan sokak hayvanlarına sahiplendirilinceye kadar hayvan bakımevlerinde bakılır. Bakımevi kapasitesi mevcut hayvan sayısını karşılayamadığında, hayvan bakımevinde rehabilite edilen sahipsiz hayvanlar, sahiplendirilinceye kadar doğal hayat parklarında barındırılır. 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununa tabi alanların,

 

bu amaçla bedelsiz olarak tahsisine Bakanlık tarafından izin verilebilir. Bu fıkranın uygulanması ile ilgili hususlar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir. Hayvan bakımevi ve doğal hayat parkı izinleri Bakanlık tarafından verilir.”

Bu maddede geçen eski kanundaki 6. Madde sokak hayvanlarının tek yaşama şansıydı ve bunu güçlendirmek için taleplerimiz ardı ardına akıyordu Meclise. Şimdi bu maddede “küpelenen ve aşılanan hayvan (çoğunlukla köpek ve kedi) alındığı alışık olduğu sokağa bırakılır”  cümlesi tamamen gitmiş ve yerine, belediyelerin de her zaman yapmak istediği gibi onların yakalanıp sonsuza kadar göremeyeceğimiz meçhul ormanlara götürülmesine cevaz vermiştir. Artık, kanun var, burada yaşayacaklar deme şansımız kanunen bitirilmiş olacaktır. Sonuç olarak tamamen kedisiz köpeksiz bomboş sokaklar…

Orman Kanununda yapılan değişikliklerin başka sebepleri, ekonomik gerekçeleri de olabilir bu kısma girmiyoruz; ama hayvanların korunmasız olarak o bölgelere bırakılması asla kabul edilemez. Avcıların cirit attığı, kontrolsüz bu alanlara, şehiriçi ulaşım zorluğu nedeniyle çok kimsenin düzenli gidemeyeceği, gitse de kontrolde yetersiz kalacağı aşikardır. Burada her zamanki gibi duvar duruşlu bir görevli ve asla ulaşılamayan resmi makam temsilcileri olacak ve biz sadece her zamanki gibi çöplüklerde toplu hayvan ölüleriyle karşılaşacağız. Bundan da kesinlikle şüphemiz yok. Olsun niyet iyi bir kez deneyelim denilebilecek bir konu değildir bu.

“Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır.” Cümlesinde geçen gerekçeler o kadar toplumsal vuruculuk taşıyor ki,  insanlar “e kuduz olup ölelim mi” diyerek bile anında destekleyeceklerdir. Böyle bir dayanağın yarısıyla bile yıllardır yok ediliyordu hayvanlar.  Öldürme şart ve istisnaları neden bir koruma kanununa eklenir? Neden yaşatabilmenin yolları ve bizim samimi amaçlarımız görmezden gelinir? Bu maddenin teknik tartışmasına belki daha sonra girebiliriz. Şu aşamada tek hedef tasarının Meclisten dönmesidir.

 

Sizler ilk kez duyuyor olabilirsiniz, biz yıllardır yaşıyoruz çünkü.  Lütfen samimiyetimize kulak verin bu aşamada.

Birden fazla Bakanlığın görevli ve yetkili kılınması ise yukarıda da dediğimiz gibi tam bir yetki karmaşası ve muhatapsız kalmamıza bağlı olarak hak arama, takip , kontrol hareketlerimizi tamamen devre dışı bırakacaktır.

 

MADDE 4- 5199 sayılı Kanunun 9 uncu maddesine dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Hayvanlar üzerinde yapılacak deneysel çalışmalar, etik kurullarınca düzenlenen eğitim programlarına katılarak deney hayvanı kullanım sertifikası alan araştırmacılar tarafından yapılır.”

 

Hayvanları Koruma Kanunu’nda  “deney” başlığının olmaması gerektiğini, bir koruma kanunun deneye ve ilgili tüm mevzuata karşın “hayvanları koruması” gerektiğini bu nedenle hayvanlar üzerinde deney yapılamaz maddesinin acilen gerektiğini defalarca belirtmemize karşın  deney hakkında tek tartışmaya girilmeden alınacak sertifikalar, etik kurullar düzenlenmiştir. Bunları nasıl denetleyebileceğiz? Kapalı kapılar arkasında günlerce ölemeden acılar içinde bırakılan hayvanların  yeryüzünde hiçbir koruması olmayacak mı? Bu kadar mı insanlığın eli kolu bağlandı?  Her özel hastanenin izin alarak bir laboratuar açıp deneye girişmesinin günahını asla paylaşmayacağız. Bu madde “koruma” maddesi değildir. Koruma kanununda “ Canlı hayvanlar üzerinde deney yapılamaz” maddesi bulunmalıdır. (Deney konusunu etraflıca araştıran herkes yaşanan vahşeti ve insanlık yararına diye sunulan bu olguyu anlayarak dehşete düşmektedir.)

 

 

MADDE 5- 5199 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (1) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, (c) ve (g) bentleri ile (j) bendinde yer alan “, işkence yapmak” ibaresi yürürlükten kaldırılmış ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“a) Hayvanlara işkence yapmak, psikolojik acı çektirmek, hayvanları dövmek, aç ve susuz bırakmak, sokağa terk etmek, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak.”

“1) Pitbull Terrier, Japanese Tosa, Dogo Argentino, Fila Brasileiro ve bunlar gibi tehlikeli köpek ırklarını ve melezlerini üretmek, sahiplenmek, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak, takas etmek, sergilemek ve hediye etmek.

m) Sahipli ve sahipsiz hayvanları belediye sınırları içinde veya dışında başıboş bırakmak.

n) Ev ve süs hayvanı satışı yapan yerlerde yırtıcı, saldırgan ve zehirli hayvanları satmak.

0) Hayvanlara işkence yaparak ölümüne sebebiyet vermek.”

En can alıcı ve kabul edilirse  hepimizi mutlu edebilecek madde tasarısı olan 5. Md. Kendinden önce gelen ve köpeklerin tamamıyla şehir yaşamı dışında kalmasını sağlayan maddelerden sonra artık anlamsız kalmıştır. Evinde tecavüze yeltenenleri bulma şansımız nedir ki? Tecavüzü kültürümüzdeki gülmece boyutundan çıkarıp insani ve medeni bir cezayla karşılamak için  çalışmak gerekirken, mağdur hayvanları tamamen yaşamdışı bırakmak kabul edilemez. Son derece uzun tartışmalara açık bu konunun en net özeti ne yazık ki budur.

(m) düzenlemesi ile ARTIK SOKAKLARDA BAŞIBOŞ HİÇ BİR HAYVAN BIRAKILMAYACAĞININ yani büyük ve ikinci HAYIRSIZADA olayının açıkça ilanıdır. Hiçbir masum gerekçeye ikna olmadığımızı herkesin bilmesini istiyoruz.

Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızın; Bu güne kadar yapılan uygulamalar da bundan sonrakilerin nasıl olacağının açık işaretidir.

 

MADDE 6- 5199 sayılı Kanunun 15 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

madde 15- Her ilde il hayvanları koruma kurulu, vali veya görevlendireceği vali yardımcısının başkanlığında, hayvanların korunması ve buna ilişkin mevcut sorunlar ile çözümlerine yönelik olmak üzere toplanır.

Bu toplantılara;

a) Büyükşehir belediyesi olan illerde genel sekreter veya genel sekreter yardımcısı, büyükşehire bağlı ilçe belediye başkanları veya yardımcısı, büyükşehir olmayan illerde belediye başkanı veya yardımcısı,

b) İl özel idare genel sekreteri veya genel sekreter yardımcısı,

c) İl çevre ve şehircilik müdürü,

d) Bakanlığın ildeki şube müdürü,

e) İl gıda, tarım ve hayvancılık müdürü,

f) Halk sağlığı müdürü,

g) İl milli eğitim müdürü,

h) İl müftüsü,

ı) Belediyelerin veteriner işleri müdürü, j) Veteriner fakülteleri olan yerlerde fakülte temsilcisi,

k) Münhasıran hayvanları koruma ile ilgili faaliyet gösteren gönüllü kuruluşlardan valilik tarafından seçilecek en çok iki temsilci,

1) İl veya bölge veteriner hekimler odasından bir temsilci,

katılır.

Kurul başkanı gerekli gördüğü durumlarda konuyla ilgili olarak diğer kurum ve kuruluşlardan yetkili isteyebilir.

İl hayvan koruma kurulu sekretaryasım Bakanlığın ildeki şube müdürlüğü yürütür. Kurul, çalışmalarının sonucunu, önemli politika, strateji, uygulama, inceleme ve görüşlerini

 

Bakanlığa bildirir. İllerde temsilciliği bulunmayan kuruluş varsa il hayvan koruma kurulları diğer üyelerden oluşur. Kurul, kurul başkanı tarafından toplantıya çağrılır.

İl hayvan koruma kurulunun çalışma esas ve usulleri Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

Bu kurullara ve tüm çalışmalara katılım taleplerimiz de bir şekilde bürokrasiye takılarak dönüşümsüz olarak sonuçsuz kalmaktadır. Odaları basmak da bir seçenek olursa katılabilmeyi umarız çoğumuz. Bu da süslenmemiş bir gerçektir ne yazık ki.

 

 

MADDE 7- 5199 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Görev ve mali destek

MADDE 19- Sahipsiz hayvanlar ile ev ve süs hayvanlarının korunması amacıyla hayvan bakımevleri, sahipsiz hayvanlar doğal hayat parkları ve hastanelerin kurulması; buralarda bakım, rehabilitasyon, aşılama ve kısırlaştırma gibi faaliyetlerin yürütülmesi, büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri tarafından, diğer yerlerde ise mahalli idareler tarafından gerçekleştirilir. Büyükşehir belediyeleri dışındaki mahalli idarelerden Bakanlık tarafından uygun görülenlere mali destek sağlanır.”

 

Mahalli idarelerle  2004 yılından bu güne kadar yaşadığımız bütün sorunların katlanarak artacaktır. Yetkilerin ve ödeneklerin artırılması hayvanların nasıl korunacağını ve hayatta tutulacağını açıklamaz. Son günlerde sokaklara konulan suluklar bile 6 yıllık mücadelenin sonunda oldu ki düşünün gerisini. Kaldı ki  bu tasarı yasalaşırsa hepsi boşa gitmiş olacak.

 

 

 

MADDE 8-5199 sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

madde 22- Hayvanat bahçeleri Bakanlık, mahalli idareler ve tüzel kişiler tarafından kurulabilir. Hayvanat bahçeleri hayvanların doğal hayat ortamına en uygun şekilde tanzim edilir. Bakanlık tarafından yapılacak hayvanat bahçeleri için 6831 sayılı Kanuna tabi alanlar bedelsiz olarak tahsis edilebilir.

Hayvanat bahçelerinin kuruluşu, denetimi ile çalışma esas ve usulleri Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

Hayvanat bahçeleri sirkler yunus parkları  ve hayvanı doğal yaşamından suni ortamlara mahkum eden her tür uygulamaların kaldırılması taleplerimize ve çabalarımıza karşılık tamamen insan odaklı ve ekonomik yarara gözetilerek değiştirilen bu madde de bizlerin talebi ve arzusu değildir. Her koşulda  kaldırılmaları için çalışmaya devam edilecektir.

 

 

MADDE 9- 5199 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin başlığı “Cezalar” şeklinde, birinci fıkrasının (b) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“b) 5 inci maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve altıncı fıkralarında öngörülen hayvanların sahiplenilmesi ve bakımı ile ilgili yasaklara ve yükümlülüklere uymayan ve alınması gereken önlemleri almayanlara hayvan başına seksen Türk Lirası; yedinci fıkrasında öngörülen yükümlülük ve yasaklara uymayanlara hayvan başına seksen Türk Lirası ve sekizinci fıkrasına göre Bakanlıkça belirlenen usul ve esaslara uymayanlara üçyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir.”

“k) 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen yasaklara uymayanlara hayvan başına yediyüzelli Türk Lirası; (b), (d), (e), (f), (h), (ı), (k), (m) ve (n) bentlerine aykırı davrananlara hayvan başına üçyüz Türk Lirası idarî para cezası; (j) bendine aykırı davrananlara bir yıla kadar, (1) ve (o) bentlerine aykırı davrananlara iki yıla kadar hapis cezası verilir. 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlalinde kesilmiş hayvanlara, (1) bendinin ihlalinde tehlikeli köpeklere el konulur.”

“5 inci maddenin birinci, ikinci ve beşinci fıkraları dışında kalan fiillerin, veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, yerel hayvan koruma görevlisi, hayvan koruma derneği üyeleri, hayvan koruma vakfı üyeleri, hayvan toplama, gözetim altına alma, bakma, koruma ile görevlendirilmiş olan kişilerce işlenmesi hâlinde verilecek ceza iki kat artırılarak uygulanır.

Bu Kanun uyarınca verilen idarî para cezaları tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenir.”

MADDE 10- 5199 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

Miktarı artırılmış cezalar görüyoruz. Güzel; ama neyin cezaları. Hayatlarını korumaya çalıştığımız bir tür köpek cinsinin bulundurulmasına dair cezalar. Tam bir çelişki. Bu yasaklı canlı tanımının ortadan kaldırılarak asıl sorumlu olan insanın cezai müeyyidelerle karşılanması gerekirken bir türün tamamen yok edilmesini öngeren madde de çelişkili ve koruma kanununda olmaması gereken bir maddedir. Hapis cezalarının geçmeyeceği kuvvetle muhtemel. Çocuklara tecavüz edenlerin sokakta gezdiği toplumda tabi bunu beklemiyoruz ama daha gerçekçi bir uygulama ile genel TCK. na atfen “köpek horoz ve diğer hayvan dövüşçülerinin” ağır cezalarla karşılanmasını talep eden bir madde olmalıdır.

 

MADDE 11-5199 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 3- Bu Kanunun geçici 1 inci maddesi  uyarınca tehlikeli köpek sahiplenenlerin dışında; tehlikeli köpek bulunduranlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde köpeklerini bakımevlerine teslim etmek, bakımevleri de bu hayvanları öncelikle almak zorundadır.”

Toplumun hayvandan korkan  büyük çoğunluğunu memnun edecek ve alt yazısında müthiş bir canlı kıyımı olan bu uygulamayı kabul etmemiz mümkün değildir. Tarif edilenler sadece birer köpektir, ve insan elinde her şekle getirilmektedir. Yıllarca hayatını bu hayvanlarla paylaşanların meşhur “Sofinin seçimi” noktasına getirilmesini kabul etmiyoruz.

Bu toplum, bu yasayla hayvanla doğayla yaşamayı değil; beğenmediğini öldürüp yok etmeyi öğrenmekte ve kanıksamaktadır. Sokak ve hayatlarımızdaki tüm hayvanlar dahil, hayvanların gerçek ve medeni bir koruma altına alınması için henüz çok geç değil. .Böyle bir tasarıya hangi gerekçeyle olursa olsun imza atan herkes bu tarihi vebalin altında kalacaktır.

Son kez bir vicdan çağrısı yapmayı boynumuza borç bildik.  Sonuç ne olursa olsun doğru olana ulaşmak için çalışmalarımız her koldan aralıksız sürecek. Amacımız bu aşamada gerçeği gören yetkili ve etkin kişilerin de aynı tarafta, yaşamdan yana olmalarını sağlamaktır.

Anlaşılacağı ve bu büyük soykırımdan dönüleceği umuduyla saygılar sunarız.

Bu çağrıyı Ankara Barosu ve İzmir Barosu Hayvan Hakları Komisyonlarıyla  fikir birliğimize ve ortak amacımıza dayanarak hepimiz adına değerlendirebilirsiniz.

 

İstanbul Barosu  Hayvan Hakları Komisyonu YK. adına

Av.Hülya Yalçın